Kontrol Edilebilen Rüyalar
İnsanlık tarihinin en çok ilgi gören ve merak edilen, çözüldükçe yeni boyutları ortaya çıkan konularından biri olan rüya görme ve rüya yorumlama konuları bilim adamlarının da, din adamlarının da ilgi alanı içinde yer alır. Her din, kültür ve toplumun bu konuya yönelik ayrı ritüelleri ve inançları vardır. Konuya dair birçok araştırma yapılmış, dini ve bilimsel bakış açısına sahip birçok eserler çıkarılmış olmasına karşın rüyalar konusunun halen gizemi tam olarak çözülmemiş bir konu olması da bu merak ve ilginin hep canlı kalmasına neden olmuştur. Nörologlar, psikiyatr ve psikologlar, din adamları, ruhsal liderler ve metafizikçiler tarafından yapılan araştırmalara bağlı olarak rüyalar çeşitli gruplara ayrılmıştır. Kontrol edilebilen rüya (lusid rüya) veya açık rüya olarak adlandırılan rüyalar da bu rüya türleri arasında yer almaktadır. Aslında birçok kişinin belki de defalarca deneyimlediği ve lucid dreaming olarak da bilinen bu olay; kişinin rüya gördüğü sırada rüyada olduğunun farkına varması ve rüyasını kontrol edebilmesi olarak açıklanmaktadır.
Bazı araştırmacılara göre açık rüya görmenin bilinçli bir şekilde sağlanması mümkündür. Bu görüşe göre insanın kendine bazı telkinler yaparak rüya gördüğü sırada uyanmasını sağlaması mümkündür ve bunun için geliştirilmiş bazı telkinler de vardır. Bu tekniklerden biri insanın gün içerisinde kendine belirli aralıklarla ‘şu anda rüyada mıyım?’ diye sormasıdır. Burada önemli olan bu sorunun hangi sıklıkla sorulduğu değil, mesela saat kurarak; hep aynı arayla sorulmasıdır. Kontrol edilebilen rüya görebilmenin bir diğer yolu olan hatırlatma yöntemi ise kişinin bir objeyi veya belirli bir nesneyi seçip o obje veya nesneyi her gördüğünde yine ‘şu anda rüyada mıyım?’ sorusunu sormasıdır. Bu yöntem için seçilen şey mavi renk veya kalem, bardak gibi bir şey olabilir. Bu soruyu düzenli aralıklarla veya seçilen nesneyi her gördüğünde soran kişi için bu olay alışkanlık haline gelmekte, bir nevi beyne kayıt olmaktadır. Bu soru seçilen obje rüyada görüldüğü zaman da otomatik olarak sorulmakta ve karar kişi tarafından verilmektedir; ‘evet, rüyadayım.’ Böylece de insan rüya gördüğünün farkına varmış olmaktadır. Kişiler lücid rüya görebilmek için kendilerince başka yöntemler de geliştirebilirler ve bu yöntemlerin üzerinde bazen oldukça uzun süre çalışmaları gerekir. Bu teknikler başarılı olduğunda insan rüyadayken rüyada olduğunun farkına varmakta rüyasını isteği doğrultusunda şekillendirmesi mümkün olabilmektedir.
Yatağın başucunda küçük bir defter bulundurup rüya gördüğünüz gecelerde gördüklerinizi bu deftere not etmek, her gece yatmadan önce bu defteri açıp görülmesi arzu edilen rüyaya dair resimler çizip yazılar yazmak da kontrol edilebilen rüya görebilmeyi sağlayacağı söylenen yöntemler arasındadır. Ayrıca bu deftere yazılıp çizilenleri uyumadan önce kerelerle gözden geçirmek ve yatağa rahatça uzanarak yine bu konuda hayaller kurmak da gereklidir. Kişinin kendini uyumaya hazır hissettiği zaman bulunduğu odanın ışıklarını kapatıp sessizliği sağlaması ve rüyasında görmek istediği resimleri hatırlaması; bunları gözünde canlandıramıyorsa aldığı notları yeniden okuyup resimlere tekrar bakması da bu tekniğin gerekleri arasındadır. Kişi görmek istediği rüyayı bütün ayrıntılarıyla hayal etmeli, hatta bu rüyaya dair sesleri beyninde duymaya çalışmalı ve bu düşüncelerle uyumalıdır.
Birçok insanın yılda 1-2 kere açık rüya gördüğü söylenmektedir. Fakat alıştırmalar yaparak bunu ayda 1 veya haftada 1 kere ve hatta daha da sıklıkla yaşayabilen kişiler de vardır. Lucid dreaming esnasında insanın bütün hayallerini gerçekleştirmesi, kendine reelde yapmasının mümkün olmadığı durumları yaşatması mümkün olabilmektedir. Hatta yarım kalan rüyaya ertesi gün kendi isteğiyle devam etmesi de söz konusu olabilir. İnsanın karşılaşabileceği durumları rüyada tecrübe edip reel hayatta daha kontrollü ve hazırlıklı olmasına yol açması açık rüyaların olumlu yönlerinden biridir. Fakat kontrol edilebilen rüya görmeyi alışkanlık haline getirmenin oldukça zararlı etkileri de vardır. Rüyalarında her istediklerini yapan ve arzuladıkları doyuma ulaşan kişiler, bu durumun devamlılığını sağlamak için gerçek hayattan kopmaya ve mümkün olan her zamanda uyumaya başlayabilirler. Hayatından memnun olmayan kişiler için bu risk daha da büyüktür, bu kaçış imkanına sığınarak gerçek yaşamdan ciddi oranda kopabilirler. Kişinin gerçek dünyadan duyduğu hoşnutsuzluk giderek artar; sorumluluk ve işlerden kaçma-uzaklaşma, yeme bozuklukları, sağlıksız bir şekilde devamlı hayal kurma ve hatta ağır bir depresyon yaşanabilir.
Rüyalarla ilgili bir çalışmanın sonuçlarına göre kontrol edilebilir rüya; yani uyku ile uyanıklık hali arasında kişinin rüya gördüğünün bilincinde olması hali sırasındaki beyin aktivasyonuyla şizofreni gibi psikotik süreçlerdeki beyin aktivasyonu arasında benzerlik bulunmaktadır. Araştırmaya göre lüsid rüya aşamasında beyinde gerçekleşen bir tür kopma haliyle bazı zihinsel süreçlerdeki bilinç kaybı arasında bir ilişki söz konusudur. Bu yeni bulguların rüya terapisi alanında, örneğin geceleri kabus gören kişilerin bilinçli bir şekilde uyandırabilmesinde kullanılabileceği düşünülmektedir.